Aziz Isa Elkun
İngilizceden Türkçeye çeviren: Erkut Tokman
Ayvalık’ın üzerinde dolunayın gölgesi
Marmara denizinin üzerinde sürükleniyor
Capcanlı balıklarla dans ediyor
Aşkın gönençli şarkılarını söyleyerek!
Karşı kıyıda
Yalnızlığın duacısıyım.
Dünün hisleri ve düşüncelerine
Sadece şaşkınlığımı ve üzüntümü ekleyerek.
Bu akşamüstü, gözlerimde şekillenmeden
Ve beni kıskıvrak yakalamadan önce, bitkin düşmüş.
Kalbim vahşi duygularla delik deşik
Bu gece yeniden doğmuş içimde.
Bu gece…
Ay bir siren gibi Ayvalık’ta
Marmara denizinde şarkı söylüyor,
Beni bir gel git gibi ona mecbur ederek.
Ben…
Sana en yakın kıyıdan
Bana gelmeni bekleyemem,
Bu yüzden gölgeni yakalayıp kayık yapıyorum,
Bir deniz yolculuğunu hayal ederek.
Seni…
Seni de yanıma almak istiyorum
Kalbime seni kazıyarak bağlayarak,
Taklamakan’da yanan ateş gibi.
Ey, Ay…
İnci gibi gözlerin gökyüzünde
Kalman için kendine bu yuva yaptı mı?
Denize senden aşağı doğru
Değerli taşlar düştü mü?
Onlar ufukları keserek parıldıyorlar
Bu gizemli gecede
Ey Ay…
Yıldızlarla birlikte sen bir fenersin,
Bir savaş gemisi, kararan bulutların arasında,
Bir benzerin yok bu dünyada,
Bu yüzden sana sessizce itaat ediyorum.
Ufku öpen gece de
Sana saygı duyuyor.
Ey, Ay…
Ayvalık’ın üzerindeki, dolunay
Seni daha yeni tanıdım
Seni işaretledim.
Daha önce de burada bulundun mu?
Benim kendime uzak gökyüzümden mi geldin?
Ayköl…
Aybagh…
Küybagh…
Altay gecelerinden mi?
Altı şehirden mi?
“Ey Ay
Benim Ay’ım”
Bütün kalbimle haykırmak istiyorum
Ayvalık kıyısında doğmuş bir dalgıç gibi,
Sorular bana akın etti ve ben cevapları
Bulmayı ümit ediyorum:
Türkistan’da bir yerde
Bu gece seni gördüğüm denizden uzakta
Ayköl’ün insanlarını tanıdın mı?
Karanlık Aydingköl’ü çepeçevre sarıyor muydu?
Aqsu’nun köpekleri havlıyor muydu?
Lükchün’de genç erkekler şehit düştüğünde
Yılqa’da akşamüstü gökyüzünü akbabalar doldurmuşken
Maralbéshi’den kaçıp kaybolan bir dişi geyik miydi
Tarim nehrinin kıyısında ağlayan?
Ayvalık’ın üzerindeki dolunay,
Bugünkü yolculuğunu hatırladın mı?
Hilali ve yıldızları seven insanları,
“Biz beyaz bayrak değiliz!” diyen insanları
Khan Tengri’ye inanan şu insanları,
Her akşamüstü yolunun üzerinde bir halı gibi yatan o insanları?
Ve Taklamakan,
Okyanus kumundan yapılmış o mistik mekân
Senin yansıyan gölgeni hassasça yakalıyor mu?
Bu yolu defalarca kat ettiğimden beri,
Her yöne doğru hareketlenen
Duygularım telaşlı,
Tanrı’nın ilk ışığının erken izdüşümünde
Dingin kalbime hüzün veriyor.
Onu çalıp götürmek istiyorum.
Bu yüzden Ayvalik’ın üstünde dolunayı sürüklüyorum
Uzaklara batıya doğru!
Günlük hayat devam ediyor Ayvalık sokaklarında,
Adhan’nın sesi hoparlörlerden
Bizi sabah duasına çağırıyor…
Eğlenceli sıra sıra kemerler içindeki denizin önlerinde
Yabancı bir müzik çalıyor.
Köpeklerin havlaması,
Horozların gıdaklaması,
Tatlı kalpler, caddelerin köşelerinden uzaklara sürülüyor.
Ayvalık’ın üzerindeki, dolunay
Bu gece bir ressamım işte,
Bu yüzden kalbimi boyayacağım
Marmara denizinin gölgelerinde
Kalemim seni okyanusa bağlamak için bir zincir çizdi
Ama mürekkep kana dönüştü bu yüzden senin üstünü karaladım
Yüzünü lekeleyerek!
Ey Ay…
Eğer şu an ayrılırsan,
Sana geri dönmen için yalvaracağım,
Taklamakanı gördüğünde,
Tengri dağlarını öptüğünde,
Seni seven tutkunlarından selamlar getirdiğinde,
Bu sürgün Uygur ülkesinden,
Ayvalık’tan.
Ey Ay…
Seni Ayvalık’ta bekliyordum.
Ama gerçekte hayat böyle romantik mi?
Gülemem,
Bir gülüşüm bile yokken,
Birini bir şeye zorlamak nasıl mümkün?
Ey, Ay…
Ayvalık’ın üstündeki dolunay
Umudumu hiçbir zaman kesmeyeceğim,
Arzumu hiçbir zaman terk etmeyeceğim
Bu geceye içre
Senin ışığın içre
Ben âşık oldum sana içre.
23 Ağustos 2013, Ayvalık, Türkiye
_____________________________________________________________
Read this poem’s English translation:
http://www.azizisa.org/en/the_full_moon_over_ayvalik
Read the original version of this poem in Uyghur language:
http://www.azizisa.org/aywaliqta_tolun_ay